Bu yazımızda sizlerle oynamaktan en çok keyif aldığımız 5 yarış oyununu paylaşıyoruz.

5. Blur (PC, Xbox 360, PS3)

Burnout serisinin yarış oyunları dünyasına getirdiği farklılıkları daha da ileriye taşımayı başaran Blur, bize göre 5. sırada. 2010 yılında Activision tarafından piyasaya sürülen Blur, sıradan bir yarış oyunu değildi. Oyuncularına yarışırken bir nevi birbirleriyle savaşma imkanı da sunuyordu. Burnout serisinin yanında Mario Kart’a da biraz benzediğini söyleyebiliriz. Blur’un bize göre en önemli özelliği, 4’e bölünebilen ekran ile bir cihazda aynı anda çevrimdışı olarak 4 kişi oynanabilmesiydi. Bu özellik bir dönem Blur’u ülkemizde PlayStation kafelerde PES 2013’ten sonra en çok oynanan oyun yapmıştı. Daha önce bir PlayStation kafeye gittiyseniz, camında ya da duvarında Blur’un posterini görmüş olma ihtimaliniz bir hayli yüksek.

4. Driver: San Francisco (PC, Xbox 360, PS3, Wii)

4. sırada yine hem oynanışı hem de görevleri ile bambaşka olan bir oyun var. Driver 1999 yılında PS1 için piyasaya çıktığında büyük ses getirmiş, çok beğenilmiş ve o dönemler en büyük rakibi Grand Theft Auto’dan daha iyi bir oyun olarak görülmekteydi. Ancak Driver serisi için işler ilerleyen zamanlarda pek de iyi gitmedi. Yaşanan bazı olaylardan sonra Driver ismi en sevdiğimiz oyunlardan biri olarak karşımıza çıkarken, bildiğimiz manada Driver serisi, yani GTA’ya rakip olan Driver serisi hayatına Watch Dogs adıyla devam etti. Ne kadar devam edebildi derseniz, eh. Peki Driver San Francisco’yu farklı kılan ve onu çok sevmemizi sağlayan özellikler nelerdi, bir göz atalım. İlk olarak oyunun oynanışından bahsetmek gerek. Oyunun en önemli ve en farklı özelliği şöyle ki; Karakteriniz bir yerlerde kendi arabasında oturuyor, ancak diğer araçların sürücülerinin zihnine girebiliyor ve bir anda o aracı sürmeye başlıyorsunuz. Yani zihin ışınlanması diyelim. Oyunun görevleri aslında yarışmak değil. Çok farklı görevler veriyor size, örneğin yanınızda biri var ve onu bir şeye ikna etmek için hızlı ve tehlikeli sürerek korkutmanız isteniyor. Bir ambulansa ışınlanıp ambulans şoförü, polis aracına ışınlanıp polis olabiliyorsunuz. Oyunun iyi ölçüde bir haritası var. Oyunda oldukça fazla araç var ancak herhangi bir kişiselleştirme mümkün değil, rengini dahi seçemiyorsunuz. Oyunun geniş haritasında serbest dolaşma modunda gezerken, etrafınızda gördüğünüz bütün araçlar kullanılabilir araçlar oluyor ve siz istediğiniz anda zihin ışınlanmanızı kullanarak başka bir arabaya geçebiliyorsunuz. Başka oyunlarda bulamayacağınız bu özellikleri ile Driver San Francisco’yu oynamanızı mutlaka tavsiye ederiz.

3. Gran Turismo 5 (PS3)

3. Sırada bir ”exclusive” oyun var. Aslında ben kendimi bir PC (master race) oyuncusu olarak tanımlarım. Gran Turismo 5’in benim için en önemli yanı ise bana bir PS3 aldırmasıdır. Peki bu oyunda bana bir PS3 aldıracak ne vardı, bir bakalım. Öncelikle oyunun piyasaya çıktığı 2010 yılında, bir oyunda 1000’den fazla araç olması muazzam bir şeydi. Ve aslına bakarsak bugün de öyle. 2013’de çıkan Gran Turismo 6 ise 1237 araçla (2017 verisidir) bu sayıyı daha da fazla artırmış ve en çok araca sahip oyun olmuştur. Ancak listemizde Gran Turismo 6’ya değil 5’e yer verdik, çünkü 6’yı pek sevemedim. Gran Turismo 5’i diğer bütün oyunlardan ayıran bir nokta var ki o da GT by Citroen. Fransız otomobil üreticisi Citroen ve Gran Turismo 5’in yapımcısı Polyphony Digital birlikte bir araç tasarlamış ve bu araçtan toplamda 6 adet üretilmişti. Yani bir diğer açıdan şunu diyebiliriz ki GT by Citroen Gran Turismo 5 için özel üretilmiş bir araçtı. Bu durum o yıllar da hayretle karşılanmış ve oyunculara ”vay be!” dedirtmişti. Gran Turismo 5 devasa araç envanterinin yanı sıra gerçeğe çok yakın diyebileceğimiz bir simülasyon sürüş deneyimi sunuyordu. Aynı zamanda araçlarınızı oldukça iyi diyebileceğimiz bir seviyede kişiselleştirme imkanınız da vardı. Günümüzde sıklıkla gördüğümüz direksiyon setleri ve  gerçek otomobil koltuklarıyla yapılan yarış setlerinin favori oyunu da Gran Turismo 5’ti. Oyunun sevmediğim bir yanı da vardı ki o da sadece pistlerde sürüş imkanı vermesiydi. Ama aslında bu çok normal bir durum çünkü Gran Turismo 5’in amacı buydu zaten. O bir sürüş değil, yarış simülatörüydü. Oyunun yine diğer oyunlarda görmeye alışkın olmadığımız bir özelliği de, isterseniz sürücü koltuğuna değil, pite geçerek aracınızı süren sürücünüzü yönlendirerek size bir nevi yarış takımı patronu hissiyatı yaşatmasıydı. Yeni sürücülerle sözleşme imzalama ve mevcut sürücülerinizi geliştirme imkanınız da vardı.

2. Need for Speed Underground 2 (PC, PS2, PSP, Xbox, vb.)

Zirvenin bir adım gerisinde neredeyse bütün oyuncuların oynamış olduğu ve oynayan herkesin en sevdiği 5 yarış oyununda, hatta ilk 3’te sayacağı bir oyun var. 2004 yılında piyasaya çıkan NFS Underground 2’de bizi en çok gaza getiren şey modifiyeydi. Hızlı ve Öfkeli 2 2003 yılında yayınlandığında dünyada modifiye rüzgarı esmeye başlamış ve filmden bir yıl sonra piyasaya çıkan bu oyun tabiri caizse bizim rüzgar gülümüz olmuştu. NFS Underground 1 zaten gönüllerde taht kurmuştu. Ancak oyuncular istediği bazı şeyler mevcut değildi. En basit örnek ise serbest dolaşma. Teorik olarak serbest dolaşma modu vardı, ancak sadece yarış rotalarında yarışmadan sürmenize olanak veriyordu. Fakat NFSU2’de nispeten büyük diyebileceğimiz ve serbestçe dolaşabileceğimiz bir harita mevcuttu. Araç sayısı olarak çok fazla seçenek sunabilen bir oyun değildi ama tatmin edici seviyedeydi. Ki aslına bakarsak bunların hiçbir önemi yok. Çünkü NFSU2 bize ne o zamanlar, ne de bugünlerde başka hiçbir oyunun bize sunmadığı derecede kişiselleştirme imkanı sunmaktaydı. Performans geliştirmelerinin yan sıra fazlaca çeşitte body kit, ses sistemi ve daha niceleri bu oyunda mevcuttu. Daha sonra çıkan benzer tarzdaki oyunlar asla aynı tadı veremedi. Sanırım bugün ”En iyi NFS Oyunu NFSU2’dir.” desek, kimse bize karşı çıkmaz.

1. Forza Horizon 4 (Xbox One, PC)

Listemiz zirvesinde günümüzün en popüleri var. Gran Turismo 5’te bahsettiğimiz direksiyon setleri ve otomobil koltuklarıyla yapılan yarış setlerinin günümüzdeki gözdesi olan Forza Horizon 4, şu an en çok oynadığımız ve en çok keyif aldığımız yarış oyunu olarak bu listede başı çekiyor. Oyunla ilgili anlatılacak çok fazla şey var ama en sevdiğimiz noktaları özetlemek gerekirse ilk olarak araç çeşidinin oldukça fazla olmasıyla başlayabiliriz. Forza Horizon 4 500’e yakın araç sayısıyla listemizin 3. sırasındaki Gran Turismo 5 veya rekortmen Gran Turismo 6’ya pek yaklaşamasa da oldukça tatmin edici miktarda araç seçeneği sunuyor. Bir diğer nokta ise kişiselleştirme. FH4’te bütün araçları oldukça yüksek performanslı olacak şekilde geliştirebiliyorsunuz. Mesela dünyanın en küçük arabası Peel P50’yi, saatte 300 kilometre yapabilen bir araç haline getirebiliyorsunuz. Oyundaki araç performans sınıflandırmalarında S2 sınıfında (901-998 puan aralığı, 999=X-en yüksek sınıf) en iyi yol tutan aracın Ford Transit olması da oyunda ne denli farklı geliştirmeler olduğuna bir örnek. Ancak dış görünüş olarak size pek fazla seçenek sunmuyor. Bazı araçların kendine özgü modifiyeleri olmakla beraber özellikle Japon ve Amerikan araçlarında daha fazla modifiye seçeneği mevcut. Oyunun oldukça büyük bir haritası mevcut ve hem dağ yolları, hem otoban, hem şehir içi hem de off-road alanlarında sürmek ve yarışmak mümkün. Aynı zamanda oyunda her hafta mevsim değişikliği ve buna göre sürüş kondisyonları mevcut. Oyunda her mevsime özel online ve offline yarışlar ve özel ödüller de mevcut. Oyuna son eklenen özelliklerden biri olan Eliminator moduna da değinmek gerekir. Bir nevi Battle Royale modu olan Eliminator büyük bir alanda bir çok oyuncu ile başlıyor. Giderek küçülen alanda oyuncuların önce teke tek yarışlar ile sayısı azalıyor. Oyunda 1. seviye bir araçla başlayıp haritanın farklı noktalarında bulunan daha yüksek seviye araçlara geçebiliyorsunuz. En son ise kalanlar arasında bir final yarışı yapılıyor ve birinci bu şekilde belirleniyor.